Gulseren Budayicioglu ile ilk defa Madalyonun İçi kitabını okuyarak gönül bağı kurdum. Bir arkadaşım tavsiye etmişti. “Mutlaka okumalısın, tam sana göre” demişti. Bir çırpıda okuyup bitirmiştim. Mutlaka diğer kitaplarını da okumalıyım demiştim ama bir türlü de kısmet olmamıştı. Taa ki geçtiğimiz haftaya kadar.
İş yerinde yine zorlu yoğun haftalardan birini yaşıyorduk. Elimde halihazırda okuduğum iki kitap vardı. Canım da biraz sıkkındı. Gözüm kitaplıktaki aldığım ama okuyamadığım Camdaki Kız kitabına takıldı. Biraz okusam iyi gelir diye başladım. Tabii ki elden bırakmak ne mümkün. Öyle güzel, öyle güzel yazmış ki. Ertesi gün yorgun #uykusuz işe gitmek pahasına geç vakitlere kadar okudum. Dört günde bitiriverdim. İtiraf ediyorum, hıçkıra hıçkıra da ağladım. Sebebini tam olarak gerçekten bilmiyorum. Sanırım kitaptaki karakterlerin hayatlarına girer, onların duygularıyla derinleşirken kendi duygularımla da yüzleşmiştim. Şimdi sıcağı sıcağına da sizlere yazmak istedim.
Ellerine, emeğine sağlık Gülseren Budayıcıoğlu. İyi ki varsın.
En çok etkilendiğim kısımları:
• Öncelikle, Gülseren Hanımın diyalogların altına yazdığı yorumları çok aydınlatıcı buldum. Soruları hangi niyetle sorduğunu anlatmasına, aldığı cevapların onda uyandırdığı düşünceleri paylaşmasına hayran kaldım. Kendi değişiyle kılıcı karşı tarafa ustalıkla uzatmasına ve hamleleri anlamamızı sağlamasına bayıldım.
• Her karakter o kadar canlı ve hayatın içinden ki. Biri aynı kuzenim, diğeri aynı ben, öbürü hayırsız sevgilim. Gerçek hayat öykülerinden damıtılıp, adeta kalbime aktı.
• En toleranssız olduğum konularda (kadına saygısızlık, ensest ilişki, sevgisiz çocuk büyütmek, aldatmak, kuma v.b) pay sahibi olan kişilere hak vermesem bile onları ön yargısız anlamaya çalıştım. Bunu sanırım ilk defa yaptım. Yeri geldi onlar için çok üzüldüm.
• Hayatta hep haklı olduğumu savunduğum zamanlara gitti aklım. “Herkes kendine göre haklı ama haklı olmak bizi kurtarmaya yetmiyor. “
• Bana gençken yaşam içinde herşey normal ve herkesin hayatı da az çok öyleymiş gibi gelirdi. Örneğin, bir ilişki için tek fedakarlık yapan, sorumluluk alan taraf kadın olduğunda normal gelirdi. Bu toplumda hep böyleymiş gibi düşünürdüm. Uzun yıllarda ancak anlamıştım ki bu normal değildi. Ben sınırlarımı iyi koyduğumda herşey ona göre şekilleniyordu. Bu kitapta bunu çok net bir kez daha gördüm. Bu kitap keşke 20 yıl önce yazılsaydı.
• Affetmek özgürleşmektir.
• Herşeyden önemlisi, biz istersek kaderimizi değiştirmek mümkün.
Comments